Türkiye’de eriyen maaşlar, geçen yıllarda geçilen ekonomi modeliyle cesaretlendirilen ihracatçıya yetmiyor. Çalışan maaşlarının 3. dünya ülkesi düzeylerine indiğinde kar edeceğini düşünen özellikle tekstil üreticileri, yıllardır aldıkları teşvikler ve ucuz kredilerle katma değerli üretim yapamayarak marka yaratmamanın acısını işçiden çıkarmanın yollarını yakınarak aramaya devam ediyor. .
Türkiye tekstil sektörü hem ihracatın can damarlarındandır hem de dünyada birçok ülkeyle uzun yıllardır rekabet halindedir. Ancak Türkiye’de gelişen dünyaya ayak uyduramayan imalat sanayi, özellikle de tekstil sektörü son yıllarda enflasyon, döviz kurları içinde değişen dünya konjonktüründe de zarar görürken, bunun acısını emek yoğun şekilde çalışan maaşlarıyla gidermenin derdinde.
Türkiye tekstilde öncü ve önemli bir ülke olurken, bunu 221. yüzyıla uyarlayamayan ve geliri “kur savaşlarında” gören sektör de döviz baskılamasının yanında, dünya özellikle Avrupa ekonomisindeki bozulmaları yakından hissediyor.
“Türk tekstili bitiyor. Tekstil ülkesi Türkiye’de üreticiler birer birer yurtdışına gidiyor.” söylemleri yeniden gündeme geldi.
Mısır ile karşılaştırmalar yapılırken, sosyal medyada çok ilgi çeken bu paylaşıma gelen yorumlar tepki niteliğinde oluyor. Çünkü emek üzerinde yapılan hesaplamalar Türkiye’yi Çin’in 90’lar, Bangladeş ya da Vietnam boyutuna indirgiyor.
Çalışanların alım gücündeki düşüş ne çalışanın suçu oluyor ne de Türkiye gibi gelişme iddiasındaki bir ülkede bu tartışmalar gelişime yardımcı oluyor.
Katma değerli üretim modellerinden nasibini almayan sektörler,
Marka yaratabilen gelişmiş ülkeler,
İhracatçıların yıllardır süren şikayetleri,
Tepkilerin odağında kalmalarına neden oluyor.
Şirketlerin harcama yöntemleri de ayrı tartışma konusu olurken,
“Büyük esnaf” zihniyetiyle yürütülen iş dünyasında,
Alt, orta, dar ve sabit gelirli kesimler ister istemez isyan ediyor.
Verimlilik, sürdürülebilirlik gibi kavramlara henüz çok uzak olan Türkiye’de
Son dönemde özellikle Batı’dan beklenen yatırımların bu zihniyetle oluşması da çalışan kesimi korkutuyor.
Bir de işin istihdam boyutunda gelecek kısım korkutuyor.
Paylaşımı yapan Ömer Ekinci tepkiler sonrası, Türkiye Gazetesi’ndeki köşesinde duruma açıklık getiriyor. Her itidalli kişi gibi, “inovasyon, markalaşma” vurgusu yapıyor. Bunları yapmayanların kaliteli işçiliği ucuzlatmaya çalışmaması gerektiğini de iletiyor.
Siz ne dersiniz? Yorumlara bekliyoruz.