Mehmet Hanifi GÜLEL
Türkiye un ihracatında, bu yıl hasat döneminde buğday ithalatına getirilen yasakla birlikte, son iki aydır yüzde 30’un üzerinde düşüş yaşanıyor. Dünya un ihracatında son 10 yıldır liderliğini elinde bulunduran Türkiye, buğday yasağından dolayı pozisyonunu kaybetme tehlikesi yaşıyor. Un sektörü, ucuz ham maddeye ulaşamadığı için global pazarda ihracat liderliğini ve rekabet gücünü korumakta zorlanıyor.
Enerji, işçilik ve lojistik maliyetlerindeki artışın yanı sıra kurdaki belirsizlik, un ihracatçılarının ham maddesi olan buğdayı yüksek fiyattan tedarik etme sıkıntılarıyla karşı karşıya bırakıyor. Türkiye’de buğday hasatının bitmesi ile stokların büyük çoğunluğunun büyük çiftçi, tüccar ve Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) stoklarına girdiğini aktaran Doruk Un Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Gürsel Erbap, buğdaya erişimin yavaşladığını, fiyatların dünya fiyatlarının çok üzerinde olduğunu söyledi.
Hububat fiyatının açıklanmasıyla birlikte getirilen ithalat yasağının un sanayicilerinin ihracat pazarlarındaki rekabet gücünü ve liderliğini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını kaydeden Erbap, ithalatın yasaklanmasının ardından geçen yılın haziran ayına göre yüzde 34,26, temmuz ayına göre ise yüzde 31,78 düşüş yaşandığını bildirdi.
İhracatta yaşanan sorunlar, sektörün karşı karşıya kaldığı riskler ve alınması gereken acil önlemler hakkında açıklamalarda bulunan Erbap, Türkiye’nin ihracatta lider olmasının en önemli faktörlerinden biri dünya buğday ticaretinin büyük çoğunluğunu üstlenen Rusya ve Ukrayna gibi ülkelere yakınlığından kaynaklı lojistik avantaj olduğunu belirtti.
İhracat pazarlarında süreklilik, müşteri memnuniyeti, kalite ve fiyat avantajının her geçen yıl zorlaştığını vurgulayan Erbap, “Türkiye’nin gerçekleştirdiği buğday üretimi hem iç pazara hem de ihracata katkı sağlıyor. Ancak sektör, dünya fiyatlarıyla rekabet edebilmek için Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında ithalat yaparak bunu gerçekleştirebiliyor. İhracat pazarlarında kalıcı olabilmek için hammadde fiyatlarının uygunluğu, bulunabilirliği ve öngörülebilir diğer maliyetlerin uygunluğu önem arz ediyor” dedi.
Haziran ve temmuzda ihracat tonajda sert düştü
Türkiye’de 2024 yılı hasatının tamamladığını ve geçen yıldan biraz düşük gerçekleşmesine rağmen, devreden stoklarla birlikte iyi bir hasat yılı olduğunu söyleyen Erbap, “Dünya buğday fiyatlarıyla Türkiye’deki buğday fiyatları arasında oluşan farklardan dolayı ithalat yapılmadığı takdirde un ihracatı yaptığımız pazarlarda liderliğimizi hatta devamlılığımızı sürdürmemiz imkânsız. Özellikle ihracat pazarlarımıza yakın coğrafyada hem buğday verimlerinin artışı hem de lojistik avantajlarından dolayı rekabet gücümüzü yavaş yavaş kaybetmekteyiz.
Türkiye ihracat rakamlarına baktığımızda ithalat yasağının başladığı geçen yılın haziran ayına göre yüzde 34,26, temmuz ayına göre ise yüzde 31,78 düşüş yaşandı. Geçen yıla göre Rusya’nın un ihracatı yaklaşık yüzde 50 artış gösterdi. Düne kadar ihracat pazarında olmayan Rusya, buğday ihracatına vergi uygularken, un ihracatında çok önemli destekler sağlıyor. Yine Hindistan’daki yüksek buğday rekoltesi ihracat pazarlarında ciddi rekabetle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor” diye konuştu.
“Yerli buğday fiyatları ve güncel döviz kuru ile bir DİR varsayımı yapılarak verilen teklif fiyatlarının ihracatçı üzerinde bir zarar finansmanı yaratması nedeniyle uzun vadede sürdürülebilirliği mümkün görülmüyor” diyen Erbap, “Dünya buğday fiyatları lokal fiyatlarımızın oldukça altında, ihracat pazarlarımızdaki müşterilerimiz birçok menşeden alım yaptıkları için Türk ihracatçıları olarak ancak bir süre sonra realize olabilecek bir DİR zararı varsayımı ile yapılan satışlarla pazarlarımızın ancak küçük bir kısmını korumak mümkün olabiliyor. Bunun da uzun vadede tolere edilemeyeceği açık.
Ayrıca bugün itibarıyla tamamlanan hasadımız çerçevesinde, mevcut buğday tüketimi hızı nedeniyle uygun kalitelere ulaşmak her geçen gün daha zorlaşmakta ve fiyatların daha da yükselmesine; bu da zaten düşen satışlarımızın durmasına yol açıyor. Diğer dikkat edilmesi gereken bir husus ise yerli buğday kalitelerinin önemli bir kısmı ihracatta satışını yaptığımız kalitelerde unu tek başına üretmeye yetemeyeceği için müşterilerimizin başka menşelere kaybedilmesi riskine sebep oluyor” dedi.
“Ülkemiz stoklarındaki ürünleri sektöre açmalı”
Un makarna bulgur ve diğer unlu mamullerin ihracatında Türkiye’ye önemli bir oranda döviz girişi sağlayan sektörümüzün dünya pazarlarında rekabet gücünü kaybetmemesi, lider olduğu pazarlarda kayıplar yaşamaması açısından ithalat yasağına karşılık nasıl bir pozisyon alacağını planlaması gerektiğini ifade eden Erbap, “Türkiye’nin dünya un ihracatı birinciliğini yakalamasında en önemli katkıyı geçmiş dönemde kamu kuruluşlarının desteği ve özel sektörün gayretleri etkili olmuştu. Türkiye’deki un, makarna, bulgur ve diğer unlu mamullerin kurulu kapasitesi tüm dünyaya ihracatını karşılayabilecek büyüklükte.
Olası ihracat pazarlarındaki kayıplar ülkeye döviz girişini azaltacak, istihdam sağlayan bu işletmeleri devamlılığını sürdürememe riskiyle karşı karşıya bırakacak. Geçmiş dönemde bunları çözebilmiş olan devlet kurumlarımız, bugün de tüm paydaşları bir araya getirerek ya ithalatın bir an önce açılmasını sağlamalı veya dünya piyasa fiyatlarıyla ülkemizin stoklarındaki ürünleri sektöre açmalı” şeklinde konuştu.
Rusya ve Mısır pazarlara girdi
Un ihracatında yaşanan düşüşün temel sebebi ithalatın durdurulması olduğunu kaydeden Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu Başkanı Haluk Tezcan, “Fiyatlar belli olmadığından ve ithalat izni olmaması ihracat oranında bir düşüşe yol açıyor. Üzülerek söylemek gerekir ki ihracat liderliğimiz kaybetmemiz konusunda böyle bir risk mevcut. Türkiye olarak dünyada kaybettiğimiz pazarlara Rusya ve Mısır ülkeleri alternatif olarak girmeye başladı. Böyle devam ederse, bu pazarlarda belirli bir fiyat tutturamadığımızdan hedeflediğimiz rakamlarda bir sapma yaşanma riski var” dedi.